SORU:
Âl-i İmrân sûresi 45. ayeti kader açısından nasıl anlamamız gerekir?
Tarih: 01 Mart 2013Âl-i İmrân sûresi 45. ayeti kader açısından nasıl anlamamız gerekir?
Tarih: 01 Mart 2013Âl-i İmrân 45 ve 46. âyetler şöyledir:
“Bir gün melekler Meryem’e dedi ki: Meryem, Allah sana kendi “Söz”ünü[1] müjdeliyor. Adı Mesih’tir; Meryem’in oğlu İsa. O, Dünyada da ahirette de itibarlı ve Allah’a yakın kişilerden olacaktır. Hem beşikte hem yetişkin çağda insanlara hitap edecek ve iyilerden olacaktır.”
Allah Teala her insanı, böyle iyilerden olsun diye yaratmış; ama yanlış yapanların değerini düşürmüştür. Tîn Suresi şöyledir:
1) İncire ve zeytine,
2) Sina dağına,
3) Bir de şu güvenli şehre yemin olsun ki,
4) Biz insanı en güzel hasletlerle yarattık.
5) Sonra onu aşağıların en aşağısına çevirdik.
6) İman edip iyi işler yapmış olanlar farklıdır; oları bitmez tükenmez bir ödül beklemektedir.
7) Ey insan, bu din karşısında seni yalana sürükleyen nedir?
8) En doğru karar, Allah’ın kararı değil midir?
Her insana yapılan uyarı, İsa aleyhisselama ve bütün nebilere de yapılmıştır:
“(Ya Muhammed) De ki: ‘Ey cahiller! Allah’tan başkasına kulluk etmemi mi istiyorsunuz?’
Sana da senden önceki elçilere de şu muhakkak vahyedilmiştir: ‘Eğer şirke düşersen yaptıkların yanar gider ve sen, kaybedenlerden olursun.’
Hayır; yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol.
Bunlar Allah’ı gereği gibi değerlendiremediler. Oysa kıyamet günü, bütün yeryüzü onun avucunda, gökler de sağında dürülü olacaktır. O, ortak koştuklarından uzak ve yücedir.” (Zümer, 39/64-67)
“Unutma ki, bütün nebilerden söz aldık. Senden, Nuh’dan, İbrahim’den, Musa’dan, Meryem oğlu İsa’dan… Her birinden sağlam söz aldık.
Bunu, doğrulara doğruluklarını sormak için yaptık. Görmezlikten gelenlere de acıklı azap hazırladık.” (Ahzâb, 33/7-8)
İsa aleyhisselam daha önce vefat ettiği için Kur’an’da onunla ilgili övücü nitelemeler vardır. Kur’an inerken Muhammed aleyhisselam hayatta olduğu için onun aşağıdaki sözlerini ve daha sonra gelen ayeti iyi anlamak gerekir:
Ensar’dan Ümmü’l-Alâ diyor ki: Muhacirlere kura çekilince bize Osman b. Maz’ûn düştü. Onu evlerimize yerleştirdik. Sonra ölümüne sebep olan hastalığa tutuldu. Vefat edince yıkandı ve kendi elbiseleri içine kefenlendi. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem içeri girdi. O sırada dedim ki: ‘Ebu’s-Sâib![2] Allah sana rahmet eylesin. Allah’ın sana gerçekten ikramda bulunduğuna şahidim.’ Bunun üzerine Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: ‘Allah’ın ona ikram ettiğini ne biliyorsun?’ Dedim ki, ‘Babam sana kurban ey Allah’ın Elçisi, Allah ya kime ikram eder?’ Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: ‘Evet, ona kaçınılmaz gerçek geldi. Vallahi onun için hep hayırlar bekliyorum. Ama ben Allah’ın Elçisi olduğum halde nasıl karşılanacağımı vallahi bilmiyorum.’
Ümmü’l-Alâ dedi ki: Vallahi bundan sonra hiç kimseyi tezkiye etmem.”[3]
Bir âyet şöyledir:
“De ki: ‘Ben elçilerin ilki değilim; bana ve size ne yapılacağını bilmem. Ben sadece bana vahyolunana uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.” (Ahkâf, 46/9)
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
[1] Buradaki “Söz” İsa aleyhisselamdır. Allah’ın “ol” emri ile babasız olarak Meryem anamızın rahminde oluşmaya başladığı için bu adı almıştır. Bunu bize 47. ayet haber vermektedir.
[2] Osman b. Maz’un radıyallahu anhın lakabıdır.
[3] Buhârî, Cenâiz, 3.