FETVALAR

SORU:

Ticari hayatımızda kazancımızın helal olması için özellikle nelere dikkat etmemiz gerekmektedir? Kısaca izah eder misiniz?

Tarih: 17 Ağustos 2009

CEVAP:

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını, günaha girerek, bile bile yemek için mallarınızla yetkililere ulaşmayın.” (Bakara, 2/188)

“Mümin­ler, mallarınızı aranızda batıl yolla değil, karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin. Kendinizi öldürmeyin; Allah size karşı çok merhametlidir.

Kim bunu, sınırı aşarak ve yanlışa saparak yaparsa onu bir ateşe sokarız. Bu, Allah’a kolaydır.

Size konan yasakların büyüklerinden kaçınırsanız, kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz.

Allah’ın birinizi diğerine üstün kıldığı şeylere imrenmeyin. Erkeklere ait olan, onların kazandıklarından bir paydır. Kadınlara ait olan da onların kazandıklarından bir paydır. Siz Allah katında üstün olanı isteyin. Çünkü Allah her şeyi bilir.” (Nisâ, 4/29-32)

Alım satım, karşılıklı rıza ile yapılacağı için tarafların dürüst olması ve karşı tarafa yanlış beyanda bulunmaması gerekir. Müşterinin bilgisizliğinden ya­rar­lanarak piyasa fiyatının üstünde fiyat uygulamak ya da satıcının bilgisizliğinden yararlanarak malı piyasa fiyatının altında almak caiz olmaz. Buna gabn denir. Karşı taraf bilerek böyle bir farka razı olmuşsa yapılacak bir şey yoktur. Ama bu fark, taraflardan birinin diğerini aldatması suretiyle doğmuşsa bundan elde edilen kazanç helal olmaz.

Allah’ın Elçisi piyasa­nın serbestçe oluşmasını engelleyen şeyleri yasaklamıştır. Bunlar; malları yolda karşılayıp pazara ulaşmadan alma, ihtikâr, mev­cut ol­mayan malları sa­tma, malı teslim almadan satma ve müşteri kızıştırmadır.

Allah’ın Elçisi, ona dua ve selâm olsun şöyle demiştir:

“Malları yolda karşılamayın da pa­zara kadar ulaşsın.”

Çünkü pazara ulaş­mayan mal, bilgisizlikten ucuza satılabilir. Bir başka hadiste, malını yolda satan satı­cının, pazara gel­diğinde fiyatı yüksek bulması ha­linde satıştan cayabileceği bildirilmiştir. (el-Bedâi’, c.V, s.232. Bu konudaki hadisler için bkz. Ebû Cafer et-Tahâvî, Şerhu Maanî’l-Âsâr, M. Zihnî en-Neccâr’ın tahkikiyle, Beyrut, 1407/1987, c.IV, s.7 vd.)

Allah’ın Elçisi ihtikârı da yasaklamış ve şöyle demiştir:

“Dışardan mal getiren kazançlı olur, ihtikâr yapan da lânete uğ­rar.” (İbn Mâce, Ticârât, 6; Dârimî, Büyû’, 12.)

Onun bir sözü de şöyledir:

“İhtikâr yapan suçlu­dur.”  (Müslim, Müsâkât, 130)

İhtikâr, sözlükte zulüm ve haksızlık anlamına gelir. Terim olarak farklı tanımları vardır. Hanefî mezhebinden Ebû Yusuf’a göre ihtikâr, “Satın aldığı bir malı, halkın çok ihtiyaç duymasına rağmen satmamaktır. Böyle bir kişiye, kendine ve ailesine yetecek miktardan fazlasını satması emredilir. Satmaz da ihtikârda direnirse yetkili mahkemeye çıkarılır. Hâkim ona nasihat eder ve onu tehdit eder, ikinci kez hâkimin huzuruna çıkarılınca böyle yapmaması için onu hapseder ve tazirde bulunur. Ama hâkim o malı, ne zorla satabilir ne de narh koyabilir. (el-Bedâi’, c: 5, s: 129 ve 232)

Müşteri kızıştırmak da caiz değildir. Peygamberimiz, mal almaya niyetli olmayan birinin, müşteri gibi davranarak malı övmesini ve diğer müşterileri heyecana getirip fiyatın artmasına yol açmasını yasaklamıştır. (Bkz: el-Bedâi’, c: 5, s: 232)

Satıcı, ölçüye ve tartıya çok dikkat etmelidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Küçük eksiltmeyle ölçüp tartanların çekeceği var.

İnsanlardan alırken ölçünün tam olmasını isterler,

Kendileri ölçerken veya tartarken onları zarara sokarlar.

Bunlar yeniden diriltileceklerini hiç hesaba katmazlar mı?

O muazzam günü?

Her insanın varlıkların sahibi için kalkacağı günü.” (Mutaffifîn 83/1-6)

Daha geniş bilgi için sitemizde de bulunan TİCARET VE FAİZ adlı kitabı okumanızı tavsiye ederiz.


Etiketler: