FETVALAR

SORU:

Cevşen, muska veya buna benzeyen şeyleri boyuna asmanın dinimizde yeri var mıdır?

Tarih: 12 Temmuz 2010

CEVAP:

Cevşen Farsça asıllı bir kelime olup sözlükte “zırh” ve “savaş elbisesi” anlamına gelir. Te­rim olarak Şiî kaynaklarında Ehl-i beyt tarikiyle Hz. Peygamber’e isnat edilip Cevşen-i Kebîr ve Cev­şen-i Sagir diye bili­nen, metinleri birbirinden farklı iki dua­nın ortak adıdır. (Mehmet Toprak, “Cevşen”, Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA), İstanbul 1993, cilt: 7, sayfa: 462.)

Cevşen aslı itibari ile Sünni değil, Şii kaynaklarda bulunmaktadır. Peygamberimize ait olduğu iddia edilen bu dua, hadis kitaplarının hiçbirinde yer almaz. Peygamberimizin onu boynuna astığı veya sahabilerine astırdığı şeklindeki rivayetlerin hiçbiri doğru değildir.

“Cevşen-i Kebîr, bir kısmı naslarda yer alan, mâna ve muhteva bakımından Al­lah’a nisbetinde hiçbir sakınca bulunma­yan kelime ve cümlelerle münâcât ve ni­yazlardan ibaret bir metin olup bu tür metinlerle duada bulunmak, dinî hayat bakımından tavsiyeye şayan bir davranış olarak görülür. Ancak Cevşen-i Kebîr di­ye bilinen ve Mûsâ el-Kâzım’dan itibaren imamlar yoluyla Hz. Peygamber’e nisbet edilmiş bir hadis olarak rivayet edilen yaklaşık on beş sayfalık metnin sahih ol­ması mümkün görünmemektedir. Zira bu metin, bilinen bir olayı, bir kıssayı ve­ya tarihî bir vakayı anlatan, hafızada tu­tulması kolay metinlerden farklı olarak her kelime ve cümlesinin büyük bir ti­tizlikle zaptedilip tekrarlanması, Hz. Pey­gamber’den alınıp rivayet edilmesi im­kânsız denecek kadar güçtür. Duanın Sünnî hadis mecmualarında yer almama­sı, aynı şekilde Şiî hadis külliyatının ana kaynağı durumundaki kütüb-i erbaada da bulunmaması, sadece dua mecmua­ları gibi ikinci derecede bazı kitaplarda mevcut olması da bu görüşü destekle­mektedir.” (Mehmet Toprak, “Cevşen”, DİA, cilt: 7, sayfa: 463.)

Dua, boyna asmak için değil, onunla Allah’a yalvarmak için öğrenilir veya yazılır. Cevşenin içinde güzel dua ve zikirler bulunmaktadır. Ama hurafelere inanarak ve aslı astarı olmayan beklentiler içine girerek onları okumak ve üzerinde taşımak caiz değildir.

Kişi duayı, bir şeyi boynuna asarak değil; içten, samimi bir şekilde  Allah’a yalvararak yapmalıdır. Peygamberimiz böyle yapmıştır. İlgili hadisler şöyledir:

Ebû Saîd radıyallahu anh’den rivayete göre o şöyle demiştir:

“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem göz değmesinden ve cinlerin şerlerinden dolayı Allah’a sığınır ve dualar okurdu. Muavvizetân sûreleri denilen Nâs ve Felak sûreleri nazil olunca diğer okuduğu şeyleri bıraktı ve bu iki sûreyi okumaya başladı.” (Tirmizi, Tıbb 16; İbn Mace, Tıbb 33)

Âişe radıyallâhu anhâ anlatıyor:

“Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm her gece yatağına girdiği zaman, ellerine üfleyip Nas ve Felak surelerini ve Kul hüvallahu ahad’i okur ellerini yüzüne ve vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandığı zaman aynı şeyi kendisine yapmamı emrederdi.” (Buhari Fedâilu’l-Kur’ân 14, Tıbb, 39, Daavat 12; Müslim, Selâm 50; Tirmizi, Daavât 21; Ebu Dâvud, Tıbb 19)


Etiketler: