FETVALAR

SORU:

Ben sizin katılım bankalarından araba almak için kullanılan krediyle ilgili fetvanızı okudum ama anlayamadım. 15.000 TL kredi çekilip 20.000 TL ödendiği zaman fazlalığın faiz olacağını belirtiyorsunuz. Ardından da banka arabayı 15.000 TL karşılığında alıp size satarsa bunun caiz olduğunu söylüyorsunuz. Sorum şu: Katılım bankaları zaten elden para vermiyor. Almak istediğim arabayı ben belirliyor ve mal sahibiyle bankaya gidiyorum. Örneğin, arabanın fiyatı 10.000 TL. Mal sahibi bu parayı bankadan peşin olarak alıyor. Ben de bankaya 2 yıl vadeyle 14.000 TL ödüyorum. Bu durumda da aradaki fark faiz midir?

Tarih: 29 Mayıs 2010

CEVAP:

Sorunuzla ilgili olarak Ticaret ve Faiz adlı kitabımızda yer alan aşağıdaki bilgileri okumanızı tavsiye ederiz:

“Belli mallar tüketici kredisiyle de vadeli olarak da alınabilir. Tüketici kredisinin daha hesaplı olduğu iddia edilerek deniyor ki:

“Otomobili tüketici kredisi ile alırsam banka adıma kredi tahsis eder ve parayı satıcıya verir. Ben de krediyi, bankaya taksit taksit öderim. Alınan borçla yapılan ödeme arasında bir fark doğar. Benzeri fark veresiye satışta da doğar. Neticede veresiye satanın da bankanın da yaptığı finansman sağlama işlemidir. Helâl ise her ikisi de helâl, haramsa her ikisi de haram olmalıdır.”

Tüketici kredisi, bankadan alınan borçtur. Onun üzerine yapılan her ilave faizdir. Otomobili kredi ile alınca iki işlem yapılmış olur. Birincisinde bankadan mesela 15.000 lira borç alınır ve 17.000 lira borçlanılır. Bu, açıkça faizdir. İkinci işlemde otomobil peşin 15.000 liraya alınır.

Vadeli alımda ise peşin fiyatı 15.000 lira olan otomobil 18.000 liraya alınmış olur. Bunda faiz yoktur.

Vadeli alım

Otomobil bedeli

18.000 TL
Toplam borç 18.000 TL

Kredili alım

Otomobil bedeli 15.000 TL
Bankadan alınan kredi 15.000 TL
Bankaya ödenecek faiz 2.000 TL
Toplam borç 17.000 TL

Örneğimizde otomobil, faizli borçla daha ucuza alınmıştır. Ucuzluk – pahalılık ayrı, faizli olup olmamak ayrıdır.

Konuyu bir de şöyle anlatalım. Aynı marka ve aynı model birer otomobil almak için Ahmet ile Mehmet birlikte bir oto galerisine giderler. Otomobilin peşin fiyatı 15.000 lira. Ahmet onu, bir yıl vadeli 18.000 liraya alır. O sırada Hasan gelir; Mehmet’e “15.000 lira vereyim, otomobili peşin al, bana bir yıl içinde 16.000 lira öde” der; Mehmet de kabul eder ve otomobili peşin 15.000 liraya alır. Bunun faizli borç olduğu açıktır. Ama otomobili Hasan alıp Mehmet’e satsaydı faiz olmazdı.

Deniyor ki:

“Asıl mesele finansman sağlamak değil midir? Hasan otomobili kendi adına alıp satsa bile onun niyeti otomobil almak değil, finansman sağlamaktır. Esas burayı aydınlatmak gerekir. Evet, burada şeklen bir farklılık var, ama işin aslı itibariyle faizli işlemle bunun arasında bir fark yokmuş gibi gözüküyor. İki şahıstan biri otomobili, ticarî yoldan daha pahalıya, diğeri faizli dediğimiz yoldan daha ucuza almış oluyor. İşin aslı bir araba almaktır. Bu bir hukukî fark gibi gözüküyor; ikisi arasında temel bir fark var mıdır?”

Hukukî fark, temel farktır. O fark bu iki şeyi ayırmakta, birine alım satım, diğerine de faizli işlem denmesine sebep olmaktadır. Bu basit bir fark olmadığı için bankalar taşıt kredisi verme yerine taşıt satışı yapamazlar. Çünkü o zaman kredi kurumu değil, ticari kurum olurlar. Bu onların ne yapısına ne de işleyişine uyar.

“İşin aslı bir araba almaktır.” deniyor. Doğru, ama biri faizli yoldan, diğeri de faizsiz yoldan almaktır. Mesela bir elma ağacının yanına iki kişi gelse, biri kabını doldurup gitse, diğeri ağacın sahibinden izin aldıktan sonra kabını doldursa, birincisi hırsız sayılıp cezalandırılır, ama ikincisine bir şey denemez. Bu hırsızlık olayı, “İşin aslı elma yemektir.” denerek savunulamaz.

Hukukî fark, temel fark olduğu için, otomobillerde bir kusur ortaya çıksa ve geri verilse, onu veresiye alan, ödediği peşinatı, taksitleri ve imzaladığı senetleri alır ve işi bitirir. Diğeri sadece 15.000 lirayı alır, ama faizli borcu devam eder. Otomobili Hasan veya banka alıp Mehmet’e satsaydı; “Otomobil almaya niyetim yoktu, onu senin için aldım.” deyip geri almazlık edemezdi.

Bir de vadeli satışlarda fiyat farkının, geçerli faiz hadlerine göre hesap edildiği öne sürülüyor. Malını vadeli satan herkes, vade farkı isterken bir hesap yapar. Hesabı, faiz hadlerini dikkate alarak yapmanın bir zararı olmaz. Sonuçta satıcı müşteriye bir fiyat teklif eder. Müşteri bu fiyata razı olursa satış olur, yoksa olmaz. Yani burada yapılan, faizli borç verme değil mal satışıdır.” (KAYNAK: Abdulaziz Bayındır, Ticaret ve Faiz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2007, s. 147-149.)

NOT: “Ticaret ve Faiz” adlı kitaba aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:

www.suleymaniyevakfi.org/hizmetlerimiz/Kitaplarimizi-indirin.html

www.suleymaniyevakfi.com

 


Etiketler: