FETVALAR

SORU:

Mâide suresinin 38. ayeti, hırsızların ellerinin kesilmesi gerektiğini söylüyor. Yusuf suresinin 31. ayetinde de aynı kelime ile Yusuf'u gören kadınların ellerini kestikleri ifade ediliyor. Bu kadınların ellerini keserek kopartmadıkları aşikârdır. Kullanılan fiilin aynı olması ve dahası bu ayetlerin sure ve ayet numaraları toplamının da aynı olmasından [Maide 5:38 (5 + 38) = Yusuf 12:31 (12 + 31) = 43] kaynaklanan ayetler arası bağlantıdan yola çıkarak hırsıza verilecek cezanın “el üzerinde bir işaret bırakacak şekilde bir kesme” anlamına geldiği sonucuna ulaşabilir miyiz?

Tarih: 25 Ekim 2013

CEVAP:

Kur’an’ı Kur’an’la anlama metodu, Kur’an’ın ortaya koyduğu bir yöntem olmakla birlikte sure ve ayetlerin sayıları üzerinden yapılan bu tür bir değerlendirmenin yerinde olduğunu söyleyemeyiz. Zira metin olarak aynı olmakla birlikte, surelerin başında yer alan besmelelerin her birinin ayet olup olmadığı, ayrıca ayetler arasındaki durak yerleri ile ilgili farklı değerlendirmelerden kaynaklanan ayet sayıları ve benzer şekilde Tevbe suresinin Enfâl suresine dâhil olup müstakil bir sure olup olmadığı konusunda farklı görüşler vardır. (Bkz: Zerkeşî, el-Burhân, Thk. Muhammed Ebu’l-Fazl İbrahim, Dârü’t-Türâs, Kahire, c: 1, s: 249; Suyûtî, el-İtkân, Matbaat-ü Hicâzî, Kahire, c: 1, s: 68 vd.)

Dolayısıyla Mâide 38: 5 + 38 = 43 Yusuf 31: 12 + 31 = 43 şeklinde sure ve ayet sayıları üzerinden yapılan yukarıdaki çıkarımın doğruluğu konusunda kesin bir yargıya varmak mümkün değildir.

Ayrıca Yusuf suresi 31. ayette yer alan (وَقَطَّعْنَ اَيْدِيَهُنَّ) “ellerini kestiler” şeklinde ifade, aynı surenin 50. ayetinde de geçmektedir. Sayılar üzerinden ulaşılan Mâide 38: 5 + 38 = 43 Yusuf 31: 12 + 31 = 43 şeklindeki sonucun doğru olduğu kabul edilse bile, bu durum, Mâide 38. ayetteki (فَاقْطَعُوا اَيْدِيَهُمَا) “ellerini kesin” ifadesini Yusuf 31 ve 50. ayetlerde yer alan “ellerini yaraladılar, kanattılar” şeklindeki anlamıyla kabulünü zorunlu kılmaz. Zira aynı kelime ‘elin çizilmesi, yaralanması’ anlamında kullanılabileceği gibi, ‘elin tamamen kesip koparılması’ anlamında da kullanılmaktadır. Nitekim söz konusu kelime Türkçede de örneğin, “bıçakla oynarken elini kesti” ifadesi ile “kangren olduğu için doktorlar hastanın elini kesti” şeklinde her iki anlamda da kullanılmaktadır.

Sonuç olarak Kuran’da tikel olarak yer alan “nitelikli hırsızlık” suçu karşılığında öngörülen “el kesme” cezasını, suç-ceza genel ilkeleri ve Kur’an-sünnet bütünlüğünden bağımsız olarak değerlendirmek mümkün değildir. Konuya bu zaviyeden bakıldığında (فَاقْطَعُوا اَيْدِيَهُمَا) “ellerini kesin” ifadesindeki elin kesilmesinin “kesip koparmak” anlamında olduğu anlaşılmaktadır.

Batı aydınlanması süreci ile birlikte gündeme gelen suçlu hakları bağlamında modernitenin Müslüman düşünürler üzerindeki etkisi ile gelişen ve Kur’an’da yer alan cezaların varlığı üzerindeki tartışmaların, özellikle söz konusu yaptırımın yerine farklı cezaların ikame edilip edilemeyeceği etrafında şekillenmesi ve alternatif ceza arayışları dikkat çekicidir. Bu bağlamda tarihsel bir bakış açısıyla, İslam’ın kendisinden önce var olan “el kesme” cezasını devralıp devam ettirdiği veya ‘el çektirmek/engellemek’ anlamında mecaz olduğu ya da simgesel bir ‘çizme, ilan ve teşhir’ anlamına geldiği şeklindeki yaklaşımlara katılmadığımızı ifade etmek isteriz.

Konuyla ilgili bağlantılı cevaplarımızı da aşağıdaki linklerden okumanızı/dinlemenizi tavsiye ederiz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/hirsizlik-yapanlarin-ellerinin-kesilmesi-cezasi-mecazi-midir.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/peygamberimiz-doneminde-hirsizlarin-elleri-kesiliyor-muydu.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bizden-onceki-ummetlerde-de-hirsizlarin-elleri-kesiliyor-muydu.html

Hazırlayan: Suat ERDOĞAN


Etiketler: