FETVALAR

SORU:

Son nefeste kelime-i tevhidi getirerek ölen bir insan gerçekte cenneti hak etmiş midir? Bu, insanın ömrü boyunca İslam'a göre yaşamamasına rağmen mümkün mü? Bu kişi hayatı boyunca Allah’ın nizamı dışındaki sistemlere kulluk etmiş, kulluk ederken aracılar koymuş. Özellikle tarikatlarda çokça duyulan, “tekbirler getirerek rabbine kavuştu”, “öldükten sonra yüzüne bembeyaz bir nur indi, bu beyazlık onun ameliydi” gibi sözler söylenmekte. Şu ana kadar okuduğum bazı hadis kitaplarında böyle bir şeye rastlamadım. Sadece Peygamberimizin ölmekte olan bir Yahudi çocuğuna ve amcası Ebu Talib’e telkinde bulunmasını okudum. Bu olaylar delil olabilir mi?

Tarih: 06 Şubat 2010

CEVAP:

Hem Yunus aleyhisselam hem de kavmi, ölümle yüz yüze gelmeden hatalarını anlamış, tevbe etmişlerdi. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Allah’ın kabul edeceği tevbe, cahilce kötülük işleyen, sonra vakit varken tevbe edenlerin tevbesidir. Allah işte bu gibilerin tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bilir, doğru karar verir. Yoksa kötülük işleyip duran, ölüm gelip çatınca da: “İşte ben şimdi tevbe ettim” diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tevbesi tevbe değildir. Onlar için acıklı bir azap hazırlamışızdır.” (Nisa 4/17-18)

Yunus aleyhisselamı balık yutmuştu ama o, karanlık bir yere girdiğini sanıyordu. Balığın yuttuğunu bilseydi ölmek üzere olduğunu anlar, son pişmanlığın fayda vermeyeceğini bilirdi. Çünkü bu, Allah’ın yukarıdaki ayette yer alan kanunudur. Ama o, nerede olduğunu bilmediği için tevbe ediyor, tesbihte bulunuyordu. Bunu şu ayetlerden öğreniyoruz:

“Balığın yuttuğu Yunus’u da an. Bir gün öfkelenmiş, başını alıp gitmişti. Dünyayı başına dar etmeyeceğimizi sanmıştı. Sonra karanlıklar içinden şöyle yakarmıştı: “Senden başka ilah yoktur. Senin kusurun yok, ben yanlış yaptım.” Onun yakarmasına karşılık verdik; onu üzüntü ve kederden kurtardık. İşte inananları böyle kurtarırız.” (Enbiya 21/87-88)

Nuh aleyhisselam da kurtulma ümidi varken, oğlunu tevbeye çağırmıştı. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Gemi, dağlar gibi dalgalar içinde onları çalkalıyordu. Nuh, bir kenarda duran oğluna seslendi: “Yavrucuğum! Bizimle birlikte bin, kâfirlerle beraber olma” dedi. “Bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur” diye karşılık verdi: Nuh ise: “İkram ettikleri bir yana, bugün Allah’ın bu işinden koruyacak biri yoktur” dedi. Aralarına dalga girdi, o da boğulanlara karıştı gitti.” (Hûd 11/42-43)

Firavun da tevbe etmiş ama tevbeyi, ölümle yüz yüze geldiği anda yaptığı için kabul edilmemişti. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“İsrail oğullarını denizden geçirdik, Firavun ve askerleri haksızca ve düşmanca onları takip ettiler. Firavun boğulmayla yüz yüze gelince dedi ki, “İsrail oğullarının inandığından başka tanrı olmadığına inandım, artık ben ona teslim olanlardanım.” “Şimdi mi? Az öncesine kadar baş kaldırmış ve bozgunculardandın. Bugün senin cesedini bir tepeye atacağız ki, senden sonrakiler için belge olsun. İnsanların çoğu belgelerimizden gerçekten habersizdir.” (Yunus 10/90-92)

“Bunlar, kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbinin gelmesinden ya da Rabbinin birkaç işaretinin gelmesinden başka ne bekliyorlar?  Rabbinin işaretleri gelince, o zamana kadar iman etmemiş veya imanlı olarak iyi iş yapmamış olanın o anki imanının faydası olmaz. De ki: “Bekleyin; biz de bekliyoruz.” (En’âm 6/158)

Firavun da tıpkı Yunus aleyhisselam gibi kendini kınamıştı. Ama Yunus aleyhisselam bunu, ölüm gelmeden önce, Firavun ise ölüp denizin dibini boyladıktan sonra yapmıştı. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Firavun’u ve ordularını yakaladık, denizin dibine attık. Bu sırada o, kendini kınıyordu.” (Zâriyat 51/40)

Kendini kınama, kâfir olarak ölen her ruhun yapacağı iştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Onlardan birine ölüm gelince der ki: «Rabbim! Beni geri çeviriniz. Belki terk ettiğim dünyada iyi bir iş yaparım. Hayır; bu onun söyleyip duracağı bir sözdür. Arkalarında yeniden dirilecekleri güne kadar bir engel (berzah) vardır.” (Mü’minun 23/99-100)

Peygamberimiz de şöyle buyurmuştur: “Allah kulunun tevbesini, can boğaza gelinceye kadar kabul eder.” (Tirmizi, Daavat 98; İbn Mace, Zühd 30; Ahmed b. Hanbel, 2/132, 153.)

Bahsettiğiniz şahıs, ölüm gelip çatmadan hatasını anlayıp tevbe etmişse onun tevbesi de kabul edilir.

Tevbe ile ilgili geniş bilgi için aşağıdaki linklerde yer alan sohbetimizi dinlemenizi tavsiye ederiz:

www.kurandersi.com/mukayeseli-fikih-dersleri/tevbe-1/

www.kurandersi.com/kuran-sohbetleri/tevbe-nedir-nasil-yapilir/


Etiketler: