FETVALAR

SORU:

Bakara sûresi 3. ayette bahsi geçen ve 'kulların idrakini zorlayan her türlü olgu' olarak tarif edilen "gayba imanın" önemi nedir? Neden idrakimizi zorlayan veya tam olarak kavrayamayacağımız bir şeye iman etmemiz isteniyor? Cenâb-ı Allah'ın bu isteğinden muradı nedir? Bu ayeti nasıl anlamalıyız?

Tarih: 24 Kasım 2010

CEVAP:

Bakara sûresinin ilk ayetlerine bizim verdiğimiz mana şöyledir:

“Elif, Lâm, Mîm. Kitap budur; onda şüpheye yer yoktur. Allahtan çekinenler için rehberdir.   Çekinenler; içten* inanan, namazı tam kılan ve kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır yapanlardır.” (Bakara, 2/1-3)

* Ayetin tam tercümesi “çekinenler o gaybda (el-gayb) inanırlar, yani imanları kendi gayblarında olur” şeklindedir. Kendi gaybları, başlarının bilmediği ama kendi bildikleri şey demektir. Bu da onların kalbidir.

Gayb, duyularla algılanamayana denir. İki türlü gayb vardır. Biri “gayb-ı mutlaktır” ki, onu Allah’tan başkası bilemez. Diğeri “gayb-ı izafî”dir; bazı kimseler bilir, bazıları bilmezler. Kişinin içinde olan, başkaları için gaybdır. İman kalp ile tasdiktir. Kalpteki tasdiki başkaları bilemeyeceğinden bu, gaybda olan bir tasdiktir. İşte sakınanlar gaybda inanırlar, sözünün anlamı budur. Bunun Türkçe’ye doğru tercümesi “sakınanlar içten inanırlar” şeklinde olmalıdır. İçten inanmayıp inanmış görünenler de vardır, onlar münafıklardır. Onların hükmü birkaç ayet sonra gelecektir.

Gayb, gözle görülemeyecek derecede örtülü olan şeye denir (Bkz: Ragıb el-İsfahânî, Müfredat). İman kalpte olduğu için gaybda olur. Kalpteki bazı şeyler akıl gözüyle (basiretle) görülebilir ama emin olunamaz. Çünkü kalpte olanlar gizlenebilir. Nitekim Medine’de kendini mümin olarak gösteren öyle münafıklar vardı ki, Peygamberimiz onları fark edemiyordu. (Bkz. Tevbe, 9/101)

Allah, elçilerini toplayacağı gün onlara “yaptığınıza karşılık ne gördünüz” diyecek; onlar da “bizde bilgi olmaz; gaybları sen bilirsin” diye cevap vereceklerdir. (Mâide, 5/109)

Kişinin mümin olup olmadığından melekler de emin olamazlar. Onlar da kalbe değil ağzından çıkana ve yapılan işlere bakabilirler. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“İnsanı biz yarattık, içinin ona ne fısıldadığını biz biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız. İki alıcı melek oturmuş, sağdan ve soldan alırlar. Ağzından bir söz çıkarınca hemen yanında hazır bir gözcü olur.” (Kâf, 50/16-18)

Ahirette Allah’tan başkasının şefaat edemeyecek olması bundandır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“… Onun katında şefaat edecek olan da kimmiş; onun izniyle olursa başka. O, onların önlerinde olanı da bilir; arkalarında olanı da.” (Bakara, 2/255)

İnançlara baskı yapılamaması da bundandır. Bu sebeple Dinde zorlama olmaz. (Bakara, 2/256) buyurulmuştur. Allah imanda kesinliği şart koşar ve şöyle der:

Bilgi sahibi olmadığın şeye körü körüne uyma. Kulak, göz ve gönül; bütün bunlar ondan sorumlu tutulacaklardır.” (İsrâ, 17/36)

Gayba değil, şehadete yani baş gözüyle veya akıl gözüyle kesin olarak gördüklerimize iman ederiz. “Eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resuluh.” Yani “Ben şahitlik ederim ki, Muhammed Allah’ın kulu ve elçisidir.” dememiz bundandır. Çünkü onun elçilik belgesi olan Kur’an’ı anlayan her insan bunu akıl gözüyle görür. Kafirlerin cezalandırılması, kesinlik ortaya çıktıktan sonra gösterdikleri yanlış tavırlardan dolayıdır.

“Doğru yol kendisi için apaçık belli olduktan sonra kim o elçiden ayrı düşer ve müminlerin yolundan başka bir yola girerse onu gittiği yolda bırakır ve cehenneme sokarız. Ne kötü hale gelmektir o!” (Nisâ, 4/115)

Gayba imanla ilgili görüntülü bir cevabımızı aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/gayb-bilinmeyen-seye-denirse-insan-gayba-nasil-iman-eder.html


Etiketler: